Sunday, October 11, 2015

Çocuk mu Takıntılı Yoksa Ebeveyn mi Saplantılı?

Çocuk davranışlarına yetişkinlerin bakış ve tutumları değişkenlik arzetmektedir. Ebeveyn netice üzerinden bir davranış modeli izlemeyi daha kolay bulur. Çocuğun parmağını veya bir cismi sürekli ağzına götürmesi olayına aile, davranışın 'aslı'na yahut 'kök'üne inerek değil kendisine bakan yönüyle yani 'dal'larıyla çözüm üretmeyi yeğleyecektir. Büyük ihtimalle de çocuk  'bir daha elini ağzına götürürsen acı biber sürerim' itabına muhatap kalacaktır.

Olayların akışında 'takıntı' izlenimi verecek eylemleri gözlemlerken sorunun yansıyan kısmından ziyade köküne odaklanmak yerinde olacaktır. Parmağına ceza söylemi alan çocuğun zihninde yahut ruhunda varolan problemleri kaldırmış olmazsınız. Komut sistemi ile yönlendirdiğiniz çocuk her daim farklı versiyonlarla davranış bozuklukları sergileyecektir. Sizin baskıyla çözdüğünüz parmağını ağzına götürme fiilini bırakan çocuk , mahallede kavga endeksli bir olay ile karşınıza çıkabilir. Ağacın dallarına ilaç sıkarak kurumasına mani olamazsınız. Mutlaka kök damarlarına müdahele etmekte gayret sarfetmelisiniz.

Çocuk,  giysileri üzerinde duygusal bir bağ kurmuşsa siz onun 'takıntılı' durumundan şikayet edersiniz. Sizin göz zevkinize göre değil çocuğun elbisede kurduğu ilintiyi idrak etmeye çalışmak daha yerinde olacaktır.Çocuk bir oyuncağı ile duygusal bağ kurmuş olabilir. Ancak siz o oyuncağın kırılması veya parçalanması gibi durumlarda 'yenisini alırız  merak etme' repliğini kullanırsanız onu mutlu değil doyumsuz yaparsınız. Yansıyan davranışlar size göre takıntılı gelse de atladığımız husus ebeveynin saplantısıdır aslında. Çocuk böylesi davranışların neticesinde 'duyarsızlaşmaya' başlar. Bu nedenle çocuğa yeni oyuncak almaktansa kırılan oyuncağı tamir etmeye çalışma 'gayretiniz' evladınız nazarında daha değerlidir.

Çocuk, gelişim sürecini yaşarken tüm beyin fonksiyonları ve nöronları aktif haldedir. Yeni olan herşeye açık olan çocuk macera arar. Bu durum merak duygusunun sağlıklı bir şekilde gelişmesine vesile olur.Yetişkinler ise hayatını kendine göre bir yere oturtmuş ve düzeninin bozulmaması kaygısını yaşayan bir konumda hayatını idame etmeyi gaye edinir. Yetişkinler beyninin serotonin hormonundaki akışkanlıkları, sinir hücrelerinin çoğunun ölümü neticesinde eskisi gibi hareket alanı bulamamaktadır. Bu durumda yeniliğe karşı fazla yerinden oynamayan ebeveyn kendince mazaretler üretebilir. Çünkü her yenilik, içinde macera ve risk barındırır.Yetişkinler bu sürece genelde kapalıdır. 20-22 yaşlarına kadar çocuğun beyin gelişimi tamamlanma adına yol alırken aile olarak çocuğunuza deneme şansı verin. Her fırsat ve seçenek çocuğunuzun irade gelişimine ve inisiyatif almasına kaynaklık edecektir. Sizin tercihleriniz çocuğunuzun davranışlarına ket vurmakta gecikmez.

Unutmayalım ki çocuğa takıntı etiketi bastığınız her davranış size dürtüsel öfke olarak yansır ve çocuğun hırçınlaşmasına sebebiyet verirsiniz. Çocuğun istek veya sorularına karşı da çok sık 'hayır' cevabı kullanırsanız 'sınırlı' ve 'duyarsız' bir evlad modeliyle karşı karşıya kalırsınız. 'Hayır' cevapları beyinde negatif tohumlamalara makes bulur ve her 'hayır' kelimesi sizi çocuğunuzun  ruhsal kompriminden  'ayır'makta gecikme yaşatmaz.

Günümüzde çocuğu için para kazanan ebeveyn, çocuğunu parasıyla mutsuz ediyorsa saplantılı eylemlerimizin bir daha gözden geçirilmesinde fayda olsa gerek! Zira çocuğun hissiyatlarında genişliği, eylemlerinde disiplini sağlamak istiyorsak evladlarımızın şahsiyetlerini kırmaktan imtina etmeyi vazife bilmeliyiz.

0 comments: