İnsanların ikbal
düşüncelerini sadece maddi boyutla ele almaları gösteriyor ki güz gülleri gibi
olan toplum, hala bugünün rüzgarlarının tesiri altında kalmış ve maalesef
hazırlıksız.
İnsanımız güneşi, ceketinin astarında kaybetmiş ve markalaşmaya dem
tutmuş. Gâye-i hayal addettiğimiz mefkurelerimizin yerlerinde araba, ev ve rezidanslar
esmekte. Günümüz insanlarının açlığı, midesinden daha büyük arz-ı endam
etmekte. Bizler 800 sene önce Harran Üniversitesinde atomun parçacıkları ile
meşgul iken,batı yerlerde idi. Böyle bir medeniyetin vârisleri olarak ufkumuzda
dünyanın kesif haline talip olmayı medar-ı iftihar addediyorsak talihimize
ağlayalım.
Ruhun ebediyete, cesedin dünya lezzetlerine talip. Ruh lokomotif ise
beden ona vagon olacaktır. Lokomotifin hızı ne ise vagonun hızı da ona göre
olur. Bu yaratılış kimyandaki hususiyet, diğer mahlukata fark attığın bir
nitelik. Duygu eğitimi, ruh eğitimi, mana eğitimi yerinde verilecek ki
insanların vizyonunda hep dünyanın deniyyeti olmasın. İç alemindeki keşfe medar
adımlar insana mesafe aldıracaktır.
İdeallere bağlanmak değer üretir. İdealleri
olmayanlar değer üretemeyeceğinden dolayı da dışa vuruşları alay endeksli
safsatalar olacaktır. Alay eden insanlar değerlilik ölçülerini kaybettiğinden
kendilerini rasyonel diye tarif ederler. Bilinmeli ki değer
ölçüleri olmayan rasyonellik ile ancak görünenler üzerinden ölçme ve biçmeye
başlarız.