Mahrûti Bakış Açısı ile Tarihî Bir Seyir |
-‘Teyzem ne yapmaktasın?’ diye sorar.
-‘Evladım görmüyor musun fidan dikmekteyim’ der ihtiyar kadın.
Padişah:
-‘Teyzem görüyorum amma, senin yaşın ilerlemiş, kaddin
bükülmüş, ölüme merdiven dayamaktasın. Meyvesini bile belki göremeyeceğin bir fidanla
uğraşmaktasın.’
İhtiyar kadın alnından dökülen boncuk boncuk terleri
siler ve:
-‘Evladım, şu karşıdaki meyvedar ağaçları görüyor musun? İşte
o ağaçları bizden evvelkiler dikmiş biz yiyoruz. Biz de bu fidanları dikeceğiz
ki bizden sonrakiler yesin.
Tebaasının içinden ihtiyar bir kadının bu sözü söylemesi padişahın
çok hoşuna gider ve vezirine ‘teyzeme bir kese altın ver’ der.
İhtiyar kadın:
-‘Gördün mü evladım bizim fidan şimdiden meyve verdi.’
Padişah, bu söz üzerine de tebessüm eder ve vezirine bir
kese altın daha verdirtir.
İhtiyar kadın:
-Evladım der, sen hiç gördün mü bir fidanın bir yılda iki
kere semere verdiğini?
Padişah vezire bir kese altın daha verdirtecektir ki,
vezir padişahın kolundan tutar:
-Aman padişahım, bu teyze biraz daha konuşursa biz geriye
göynekle döneriz."J
Enaniyetin ve benmerkezciliğin kimlik olarak yansıtılmaya
çalışıldığı şu asırda insanlığımız ne kadar da o teyzemizin ufkuna muhtaç.
Bilinmeli ki bugünü ihmal edip değerlendirmeyenlerin yarınki dünyalarında temennî sadâlarından başka bir şey duyulmaz. Temenniyle
gül bitmez. Ekilip çekirdeği çatlamayan tohum meyve vermez.
Evet Anadolu analarının bu mahrûti bakış açısı ile tarih
seyredip durdu. Bir büyüğün ifadesi ile
‘bizler bizden öncekilerin ekip biçtikleriyiz, bizden sonrakiler de bizlerin
gayretlerinin semeresi, meyvesi olacaktır’. Bilinmeli ki tomurcuk derdinde
olmayan ağaç, odundur.
0 comments:
Post a Comment