Sunday, September 27, 2015

Okula Çocuk mu Başlıyor, Anne-Baba mı ?

Makro planda düşünecek olursak iletişim zemini olan okullar, bir sosyalleşme aracıdır. Okulda görev alanlar da istasyon bekçisi.Ancak asayişi sağlayan bir memur havasından ziyade, zihni ve ruhi rezonansı sağlayabilecek fikir işçileri   olmalı o istasyonda. Kağıt üzerinde akademik başarıyı takip ederek beyin mimarı olunamayacağı aşikar.

Okulun sadece bilgi hamallığı üzerine, ailelerin de evde 'en başarılı çocuk bizimki olmalı' anlayışı üzerine bina ettiği günümüz evladlarının yaşadığı talihsizlik tam bir paradoks.İstidat zenginliği içerisinde okula başlayan bir çocuğun mezun olduğunda yetenek mahrumiyeti içerisinde bulunması hepimizin utancı aslında.Nerede hata yapıyoruz?diye sorduğumuzda ise 'şartlar böyle' şemsiyesinin altına gizlenmekteyiz.

Çocukları sadece maddesel görme hastalığından kurtarıp mana buudlu nice münbit zeminlere yelken açabilecek bir zenginlik kaynağı olarak görmek lüzumu vardır.Günümüzde evlatlarımızın duygularını özgürce yaşarken davranışlarını disiplinize ederek güven ortamı ile sürdürülebicek eğitim mülahazaları elzemiyet kesbetmektedir.Yoksa kaygılı, özgüven yoksunu, komut sistemi ile çalışan ve doyumsuz bir nesli karşımızda buluruz.

Çocuğun zihinsel gelişiminde en önemli depar kaynağı olan beden eğitimi , resim , müzik gibi derslerin okullarda 'öylesine' anlayışıyla işlenmesi günümüz öğrencilerinin davranışlarındaki tutarsızlığa da yansıtmaktadır.Okul sadece matematik , fen gibi derslerden ibaret ortamlar gibi gösterilmekten uzak tutulmalıdır.Unutulmamalı ki sizin çocuk üzerindeki hesapladığınız matematik ile hayatın size sunacağı matematik örtüşmeyebilir.

Bedenen ve zihnen emanet edilen çocuklar için, okullar sosyalleşme aracı olarak çok iyi kullanılmalı ve kabiliyetleri nispetinde küçük cevherlerin ortaya çıkmasına sebep kılınmalı.Yoksa zengin ölçekteki insan kaynaklarımızın istidatlarına ket vurmakla ülkemiz ufkunu puslandırmış olacağız.

Bizler şartların esiri olmaktan ziyade şartları kendimize gebe bıraktıracak vizyonu taşımalıyız.

Çocuk okulda öğretmenleri ile kabiliyetlerinin keşfini yaşarken evde de aile mutluluğunu hayat kılmalı.Bunun için de iyi bir öğretmen derslerin geri dönütünü ebeveynden değil çocuktan alır.Bir aile çocuklarına destek olurum derken anne anne rolünden, baba da baba rolünden uzaklaşıyorsa bir yerlerde hata var demektir.Okul ortamı ev hanesine taşındıkça ebeveyn eğitimi askıda kalacaktır.Ebeveyn çocuklarının okul ve öğrenmeye yönelik tutumlarında ihtiyaçlarına yönelik destek görevinin olduğunu unutmamalıdır.

Çocuğun her daim gelişimi  psiko-sosyal çerçevede değerlendirilerek takibi yapılmalı.Annenin çocuğunu evde takibi, öğretmenin de öğrencisini okulda takibi zahiri taktiklerle baskı oluşturacağından neticeye varılamayacaktır. Bilinmeli ki anons ile takip olmaz, işin ruhundadır takip.

Terbiyede bir 'insan modeli' olması ihtiyaç , kağıt modeli yetmediği ortada.

0 comments: