Hayat Mertebesi |
Cansız
varlıkların ifadesi olan cemâdât âlemi, bitkiler âlemi olan nebâtat âlemi ve türlü
türlü hayvanat âlemi kainattaki tını ve enstrümanı ile tefekkür edildiğinde hepsinin
kendilerine has bir hayat mertebelerinin olduğu görülür. Bu kapsamda nebâtat
ailesinden olan bir ağacın dalından budağından bir yerinden kesseniz zerre
kadar acı duymadıklarını, ızdırap çekmediklerini ve irkilmediklerini
görürsünüz. Allah o ağaca o kadar minimal bir hayat mertebesi vermiş ki, ona o
hayat kâfidir. Çünkü o ağaç çok acımasız işlerde istihdam edilecektir. Eğer
yüksek bir hayat standardı ile serfirâz edilseydi o ağaca verilen hayat onu
perişan eder, onun ızdırabı olurdu. Cemâdâtın bir üst mertebesi olan nebâtat
kendini korumaktan âciz bir şekilde
hayat mertebesi bu şekilde devam ederken, nebâtat âleminin bir üst
metrebesinde olan hayvanların ise kendisini koruduğunu, ancak dayısını koruyamadığını temâşa edersiniz. Kurban
Bayramı geldiği zaman teyzesi, halası, torunu kesilecek, hayvanı hâlâ rahat
rahat otunu yer görürsünüz. Ona da öyle bir hayat mertebesi lazım. Yaratılanların
iftiharı olan insanların ise bırakın kendilerini veya yakınlarını, ozon
tabakası delinince canı sıkılır, balinalar deniz kıyısınına vurmuş olsa keyfi
kaçar. Deniz dibinden uzayın derinliklerine kadar hassasiyeti olan insanoğlunun
koordinatlarının nerelere kadar vüsatli olduğunu idrak edebilmek hayat
mertebesinin de câmiyyetini gösterir. Allah insana münasip bir hayat tarzını, ona
müsait bir fıtratı bu küllilikte bahşetmiş.
Hayvanlar her
şeyi bilerek sanki başka bir âlemde terbiyeye ve tekâmüle mazhar olmuş gibi
dünyaya gelirlerken, insan öğrenme istidadıyla ve terbiyeye aç bir şekilde
dünyaya geliyor. Âleme tefekkür nazarıyla bakarsanız bir ördek yavrusu
yumurtadan çıkar çıkmaz hemen suda yüzmeye başlıyor. O ördek yavrusuna sormak
lazım; senin Arşimedin kim, suyun kaldırma kuvvetini nereden biliyorsun? Biz
yüzmeyi öğrenme adına haftalarımızı harcıyoruz. Tavuk yumurtayı ilm-i ilâhiden
öğrenerek gelmiş, biz daha menemen yapmayı burada öğreniyoruz. Bir elma ağacını
düşünün, binlerce yavrusu var hepsini besliyor, biz bir çocuğun hakkından
gelemiyoruz. Yüce Yaratıcı burada acziyetimizi o kadar gözümüzün önüne seriyor
ki, insan talim ve terbiye ışığında mahiyetinin gereğini yaparak ahsen
makamına, şeref payitahtına ulaşabisin.
Yapma isteğinizin
olması, yapabilme kabiliyetinizin varlığına dalalettir. İşte bu noktada
Allah'ın insana ikram ettiği kuvva ve hissiyatlarına fıtrî bir kayıt koymayıp
serbest bırakmasının nedeni, insanın yetenek ve kabiliyetlerini terakki
ettirerek inkişaf etmesine vâbeste olması hasebiyledir. Bu adeseden nazara
alındığında insana verilen bu nihayetsiz istidad, insanın mükerrem bir varlık
olmasından kaynaklanmaktadır.
Çocuklarınıza baştan aşağıya değişik kabiliyet ve yeteneklere gebe bir birey olarak en son ne zaman baktınız? Nihayetsiz istidatları içinde barındıran çocuğunuzun başını okşarken bir daha düşünün..!
0 comments:
Post a Comment