Friday, September 11, 2015

Nerede Hata Yapıyoruz?


İçinde yaşadığımız dünya , malum olunan hali ile insanoğlunun mekanı.Mekan ki, imkanların kullanılarak hayatiyetin devam ettirildiği zemin.Yani amaca matuf olmayan bir araç, bir vasıta dünya.Apoleti güçlü olan insanoğlunun imtihan sahası.Ancak 'deniyyet', 'aşağı' manasındaki dünya günümüzde beşerin kutsadığı bir amaç olmuş.Hisse senedi aşağıya giden bir yatırım aracı gibi iken dünya, bizlerin gelecek hayalini süslemekte.

İnsan ruhunun ali mertebesine muhatap olamayan dünya, içindeki çalkantıları ile huzursuzluğunu hal diliyle izhar etmekte.İçinde bulunduğu zamanı oku(ya)mayan insanoğlu idealize ettiği hususları dillendirmekte ancak 'tabela insanlığından' da çıkamamakta.İlk emri 'oku' olan bir dine mensubiyetimiz , üzerimizde emanet gibi durmakta.İlmin önemini bilen ancak irfan fakiri bir güruh olarak da nefes alıp vererek hayatımızı idame ettirmekteyiz.

Bütün bunlar çaresizlik sıfatından ziyade, bizzat donanımının farkındalığında olamama halinden başka bir şey değil.Çağ açıp çağ kapatmış,mefkûreleri ile cihan çapında iş yapmış ecdadımızın potansiyel vizyonu var iken ümitsizliğe düşmek akıl karı olmasa gerek.Köz olan o enerjinin mevcut gençlerimize aşılayarak yaşanabilirliğini göstermek biz yetişkinlere vazife olsa gerek.Mutluluğu, geçmişten aldığı mefkurenin temelindeki va'di ilahide arayan necib milletimizin dünya çapındaki büyük işlere imza atacak insan kaynaklarını içinde barındırdığı muhakkak.

Hafızalarımıza nakşetmiş müşahhas örneklerle dolu güçlü kişilikler tarihî kadim çerisinde hep çıkagelmiştir. Bu nedenle aynı kaynaklardan beslenmiş faziletler medeniyetinin baş rol oyuncularını birer ustûre kahramanı olarak kitaplarımızın arasına sıkıştırmak vefasızlık olur.Onlar da bir annenin kuzusu idi, çocukluklarını yaşadılar, genç oldular, olgunlaştılar ve ihtiyarladılar. Hafızalarınızın temas ettiği  o insanlar ‘zembille inmedi’ yani.

Batının 'kafa mutluluğu' ve doğunun 'kalp mutluluğu' odaklı teorilerinin yerine kendi eğitimimiz üzerinden farkındalık oluşturarak, kafa ve kalp izdivacının sağlandığı bir modelle cihan çapındaki işlere omuz verme vakti geçmese gerek.

Günümüz gençlerinin en büyük problemi 'idealsizlik'.Aile hayatını 150 m2 lik bir hane içine sıkıştırmadan dünya ölçeğinde ufku yakalayacak gençlere ihtiyaç olduğu aşikar.Toplumun en küçük molekülü olan bir aile evladına kendi değerlerimiz ölçüsünde hedef aşılayacak, öğretmen öğrencisinde vizyon oluşturacak, toplum o gençlerin gaye-i hayallerini milli- manevi değerler üzerinde zemin oluşturacak ve ülkemiz, idealleri ile tüm insanlığa cevap verecek formatta yaşanabilir bir dünyaya yelken açacaktır.  

Gayesiz bir çocuk yetiştirmenin varacağı yer, paraya mekan olmuş cepten başka bir yer değildir.Düşüncelerini,duygularını,hissiyatlarını kontrolize edemeyen gençliğin bugünkü hoyratlığının asıl nedeni hedefsizlikten başka bir şey değildir.

Bireylerin üzerine düşen vazife, 'ben ne yapabilirim ki?' demek değil.Toplumsal hareketlikte her uyarıcı etken bir eğitim aracıdır aslında.Öğrenilen,yaşanılan ve tecrübe edilen.Bu sebeple 'her bireyin kendi göz hinterlandının değdiği yer kadar sorumlulukları' vardır.

Yetişkinlere düşen vazife; gençlerimizi deniyyet çizgisindeki telef olmaya mahal kuru gayelerden ziyade, ulvi hedeflere yönlendirerek istikbaldeki mutluluk hissesinin tüm dünya insanlığına yetecek kadar olduğunu hal diliyle izhar etmekten başka  bir şey değildir.

'İnsanların' çoğaldığı ama 'insanlığın' azaldığı günümüzde zamanın kısalığını  da düşünürek dünyanın bu millete olan ihtiyaç ızdırabını gelin uzatmayalım... 

0 comments: